Tekfen’in Yenilenen Stratejisi

By Fortune Türkiye

Tekfen, 2030 hedefleri doğrultusunda yeniden yapılanıyor. Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı Hakan Göral, “Tekfen’i olması gereken noktaya ortak bir anlayış ve uyum içinde tüm paydaşlarımızla taşıyacağız” diyor.

                                                            ERSAN TAYLAN

Tekfen Holding Grup Şirketler Başkanı Hakan Göral, “Tekfen Grubu’nun tüm faaliyet alanlarının ortak bir sinerji yaratacağı sürdürülebilir iş modelleri oluşturmayı hedefliyoruz” diyor. Bu doğrultuda oluşturulan stratejik planın detaylarını Göral ile konuştuk. Sürdürülebilir karlı büyümeyi temel alan söz konusu çalışmalar, farklı sektörlerdeki şirketler için örnek alınabilecek türden. İşte ayrıntılar…

Değişen yeni iş modellerini baz alarak grubunuzun büyüme planları doğrultusunda nasıl bir yol haritası hazırladınız?

Sürdürülebilirlik ve bununla ilişkili olarak yeşil dönüşüm konularının hiç olmadığı kadar önem kazandığı, iş modellerinin köklü değişimlere uğradığı önemli bir dönemden geçiyoruz. 2010’lu yıllarda başrolde olan “dijitalleşme odaklı iş modelleri”, 2020’li yıllarda yerini “sürdürülebilir iş modellerine” bıraktı.  Sektörlerin tamamında, çevresel ve toplumsal etkiler, finansal ve operasyonel kaygılar kadar gündemde. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik odaklı iş modellerinin dönüşümü önümüzdeki dönemlerde tüm sektörlerde hem en önemli bariyerleri hem de en önemli büyüme fırsatlarını barındırıyor. Tekfen için de durum benzer: Tarımsal sanayi grubumuz için; sınırda karbon düzenlemesi, yeşil mutabakat ve yeşil amonyak gibi konular önemli birer kilometre taşı. Öte yandan taahhüt grubumuzun ağırlıklı olarak faaliyet gösterdiği petrol ve gaz sektörlerinde de yaşanan karbonsuzlaşma dönüşümü, grubumuzun sürdürülebilir yeni iş modelleri geliştirmesini kaçınılmaz kılıyor.

Peki, bunun için neler yapıyorsunuz?

Bu doğrultuda, tarımsal sanayi ve taahhüt iş kollarımızı pozitif anlamda etkileyeceğine inandığımız yenilenebilir enerji alanına odaklanmaya karar verdik. Gerçekleştirdiğimiz strateji çalışmamız kapsamında, yenilenebilir enerji alanında stratejimizi ve yatırım planlarımızı netleştirdik. Geldiğimiz noktada, yenilenebilir enerji için geliştirdiğimiz iş modelinin grubun sürdürülebilir başarısı için önemli bir lokomotif olduğuna inanıyoruz ve grubun tüm faaliyet alanlarını ortak bir paydada buluşturarak değer yaratmayı hedefliyoruz.  Yol haritamızı oluştururken Tekfen’in değerlerinden ilham alarak yapacağımız yatırımlarda öncü olmaya odaklandık. Sürdürülebilirlik konusu, Tekfen’in genlerinde olan bir konu. Kurucularımızın da dediği gibi; “Sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik ilkelerini, iş hayatımızın ve girişimlerimizin hep ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz.” Bu sözden de ilham alarak, kurucularımızın doğa ve çevre konusunda bizlere emanet ettiği değerleri ve onların başarılarını örnek aldık. Dünyamıza karşı sorumluluklarımız için sürdürülebilir iş modelleri geliştirme noktasında öncü olmayı hedefledik. Bu kapsamda, stratejik yol haritamızı hazırlarken, düşük karbon ekonomisine geçişi ve yeşil ekonomiyi destekleyen iş modellerini geliştirmek üzerine ortak akıl yürüttük.

Yeşil amonyak üretimi planlarınızdan söz eder misiniz?

Tekfen’in gübre üretimi ve yenilenebilir enerji kaslarını bünyesinde bulunduran bir grup olmasından hareketle yeşil hidrojen ve yeşil amonyak konularına yöneldik. Henüz Türkiye’de bir örneği olmayan yenilenebilir kaynaklardan yeşil gübreye giden değer zincirini oluşturmak noktasında öncü olmak hedefindeyiz. Bu kapsamda şu anda fizibilite çalışmalarına devam ettiğimiz yatırımımız ile Toros Tarım’a ait lokasyonlardan birinde; yeşil hidrojenden yeşil amonyak üretimi yapacağız. Bütünsel baktığımızda, yeşil amonyak konusu tarımsal sanayi ve yenilenebilir enerji alanlarımız için değerli bir sinerji yaratıyor ve ilk günden beri konuyu Holding ölçeğinde yol haritamızın en önemli unsurlarından biri olarak takip ediyoruz. Bu sinerji her ne kadar tarımsal sanayi grubu ve yenilenebilir enerji odaklı görünse dahi taahhüt grubumuzda da yeni fırsatları doğurmaya başladı bile. Grup içerisinde sahip olduğumuz EPC kaslarımızı yeşil dönüşüm ile güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu bakış açısı ile 2023 yılında yaptığımız stratejik planlama çalışması ile tarımsal sanayi grubumuzun yeşil dönüşümü ile elde edeceğimiz yeni kaslarımızın, taahhüt grubumuzun dönüşümü için kaldıraç etkisi yaratmasını hedefliyoruz.

Yeni dönem için belirlediğiniz temel stratejiniz nedir?

Tekfen, 67 yıldır Dünya’da ve Türkiye’de başarılara imza atan çok değerli bir grup. Geçmişten aldığımız öğretilerimiz ile 2023 yılında stratejilerimizde ve organizasyonumuzda yeniden yapılanmaya gidildi. Bu kapsamda, tarımsal sanayi, taahhüt grubu ve yatırımlar olarak yönettiğimiz üç faaliyet alanımıza, dördüncüyü ekliyoruz. 2023 yılında kurduğumuz Tekfen Yenilenebilir Enerji Çözümleri şirketimiz ve bu alanda takip ettiğimiz stratejik inisiyatiflerin, grubun tüm faaliyet alanlarında planladığımız dönüşüm için de lokomotif olmasını hedefliyoruz. Ortak akıl ile geliştirdiğimiz stratejik planımızın bütüne etki etmesinin esas başarı olduğunun bilincindeyiz. Önceki dönemlerde biraz daha bağımsız yönettiğimiz stratejik planlarımızı, ortak sinerjiler noktasında 2023 yılı itibariyle bütünsel bir yaklaşım ile yönetmeye ve izlemeye başladık. Bu sene uçtan uca bir stratejik planlama döngüsü işleterek oluşturduğumuz stratejik planımız, tüm paydaşlarımız tarafından içselleştirilmeye başlandı. Stratejimizin temelinde; sürdürülebilir karlı büyüme, 2030 yılında kapsam-1 ve kapsam 2 için karbon nötr olma ve öncü olacağımız yatırımlar yer alıyor.

İş planınızdaki öncelikli konular nelerdir?

Tekfen Holding; sanayi, inşaat ve yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren çok yönlü bir grup. Grubun faaliyet alanları; ülkeler arası ilişkiler, emtia fiyatları, enflasyon rakamları, insan kaynağı savaşları ve teknolojik gelişmeler başta olmak üzere ekonomik ve politik gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Bu doğrultuda, tüm iş kollarında sürdürülebilir karlı büyümeyi korumak iş planımızın öncelikli konusu. Tarımsal sanayi grubumuzun verimlilik ve ihracat odaklı büyüme stratejisi devam ederken, Taahhüt grubunun küçülerek büyüme stratejisi kapsamında ana büyüme unsuru olarak yenilenebilir enerjiyi konumlandırdık. Taahhüt grubumuzun sahip olduğu EPC kaslarını küresel ölçekte, yeşil hidrojen ve yeşil amonyak konusuna odaklamayı ve bu alanda yapılacak büyük yatırım projelerinde yer almayı hedefliyoruz. Türkiye’de yeşil amonyak değer zincirinin her adımında yer alarak öncü olacağımız iş modelini, küresel ölçeğe çıkarma hedefindeyiz. Sürdürülebilir karlı büyümenin diğer önemli sac ayaklarından biri olarak da mevcut iş modellerimizi gözden geçiriyoruz. Karlılık noktasında beklediğimiz seviyede olmayan şirketlerimiz bünyesinde organizasyonel ve operasyonel konuları kapsayan köklü değişim ve yeniden yapılandırma projeleri yürütmeye başladık. 2024 yılında karbon nötr hedeflerimizi tüm gruba yaygınlaştıracağız. Tekfen’in karbon nötr yolculuğu öncelikli olarak Tarımsal sanayi grubu ile başladı.

Tarımsal sanayideki yeni projeleriniz var mı?

Tarımsal sanayi grubunda uzun süredir ajandamızda yeşil dönüşüm var. 2016 – 2020 yılları Toros Tarım için yeşil dönüşümün bazını oluşturduğumuz yıllar oldu. Yalın dönüşüm ile başlayan çalışmaları, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik alanları ile destekledik. 2030’da kapsam 1 ve kapsam 2 için net sıfır olacak şekilde detaylı bir yol haritası çalışması yaptık. Bu yol haritasına enerji verimliliği, proses emisyonlarının azaltılması gibi konulara ek olarak müşteri deneyimini de dahil ettik. Toros Tarım bir gübre markası olmaktan çıkıp, “bölgesel çözüm ortağı” olma stratejisi kapsamında, müşteri deneyimini öne çıkarıyor, bayi ve çiftçileri de dahil ederek, bu alanda kanaat önderi olmayı hedefliyoruz. Toros Tarım ile başlayan çalışmalarımızı, 2024 yılında tüm grubu kapsayacak şekilde genişleterek 2030 yılı hedeflerimize ulaşmayı hedefliyoruz. Yeni dönemde, Tekfen’i olması gereken noktaya ortak bir anlayış ve uyum içinde tüm paydaşlarımız ile taşıyacağız. Tüm bu gelişmeler ışığında, 2023 yılında Tekfen’de tüm paydaşlarımızın önemsediği yeni bir döneme girdik. Belirlediğimiz rotada, büyüme ve dönüşümü odağına alan bir yolculuğa başladık. 67 yıldır olduğu gibi bu süreçte de Tekfen olarak; düşük karbon ekonomisine geçişte üstümüze düşeni yaparak, Türkiye ekonomisine önemli yatırımlar kazandıracağımıza, faaliyet gösterdiğimiz bölgelerde yeni istihdam olanakları oluşturmaya devam edeceğimize ve Türk mühendislerine yeni yetkinlikler kazandıracağımıza inanıyoruz. Son olarak yeni stratejimiz kapsamında, kar üretmeyen aktiflerimizi elden çıkartarak ya da farklı finansal türevlerle kullanarak yatırımlarımız için fon sağlamayı amaçlıyoruz. Hedeflerimize daha hızlı ulaşmak, daha global bir oyuncu olabilmek, stratejik ortaklık ile iş birliği imkân ve araçlarını belirleyebilmek amacıyla bir adım attık. Süreci proaktif olarak yönetebilmek için bir finansal kurumla danışmanlık sözleşmesi imzaladık. Bütün paydaşlarımızla beraber Tekfen’ i 2024 yılında çok daha refah seviyelere getirmek ortak hedefimiz.

Türkiye ekonomisinde, 2024’e dair beklentileriniz nelerdir?

Türkiye, 2023 yılı Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden sonra, ana hedefi Enflasyonu Düşürmek olan bir İstikrar Programı uygulamaya başlamıştır. Bu program kapsamında, hem üretimdeki büyümenin ötesinde ve neredeyse kontrolsüz şekilde büyüyen iç talebi (özellikle de tüketim talebini) makul seviyelere çekmek, hem de fiyatlar üzerinde maliyet baskısı yaratan faktörleri (başta döviz kurlarındaki hızlı artış olmak üzere) kontrol altına almak ile ilgili önlemler devreye sokulmuştur. Bu önlemler çerçevesinde, hem Para Politikası Araçları (faizlerde yükseliş ve parasal sıkılaşma), hem de Maliye Politikası Araçları (vergi artışları) etkin olarak kullanılmaktadır. Bu süreci en sorunsuz şekilde atlatabilmek amacıyla, yurtdışından yabancı sermaye girişi sağlayabilmeye yönelik çabalar da yoğun şekilde yürütülmektedir. Böyle bir makro çerçevede ve mevcut ekonomi politikasının aynı prensiplerle devam edeceği varsayımıyla, 2024 yılında ekonominin büyüme ivmesinde bir gerileme olması beklenebilir. Özellikle büyümenin özel tüketim bileşeninde bir durulma olması söz konusu olacaktır. Ayrıca, devletin tüketim harcamalarının da yavaşlaması beklenir ancak 2024 ilkbaharında yapılacak yerel seçimler nedeniyle bu kalemdeki seyri öngörmek daha zordur. Öte yandan faizlerin ciddi şekilde yükseldiği bir ortamda, yatırım harcamalarını canlı tutmak da kolay olmayacaktır. Bu genel resim içinde büyümeyi desteklemesi beklenen (ve hatta arzu edilen) ana kalem mal ve hizmet ihracatındaki artış olmalıdır. Ancak yine peşpeşe seçim ortamları içinde bulunulmasının da etkisiyle asgari ücrete yapılan normalden sık ve yüksek oranlı artışlar, mal ihracatı üzerinde döviz cinsinden bir maliyet dezavantajı ortaya çıkarabilir ve bu durum ihracat büyümesi açısından sınırlayıcı bir faktör olabilir. Bu nedenle, 2024 yılında turizm ve yurtdışı müteahhitlik gelirlerini artırabilmek Türk ekonomisi açısından kritik bir öneme sahip olacaktır. Tüm bunlara ek olarak, önce Rusya-Ukrayna, sonra da Ortadoğu’da ortaya çıkan politik gerilim ve savaş ortamının tüm ekonomik gelişmeler üzerinde dışsal riskler yarattığını ifade etmek gerekir.

2024 küresel ekonomik beklentiler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Dünya ekonomisi açısından son dönemde ana tema, 2020 yılında ortaya çıkan Covid pandemisi sonrasında ekonomilerde muhtemel bir “ikinci büyük depresyonu” önlemek için başvurulan parasal genişlemenin, daha sonrasında yol açtığı yüksek enflasyon problemini çözmek olmuştur. Bu amaca yönelik olarak başta FED olmak üzere, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ard arda ve ciddi oranlarda faiz artışları yapmıştır. Ancak bu sefer de küresel bir resesyon endişesi gündeme gelmiş ve nitekim son dönemde küresel büyüme hızlarında yavaşlama ortaya çıkmıştır. 2024 yılına ilişkin görünüm ise dünyada enflasyonun kademeli olarak kontrol altına alınmakta olduğu ve yeni yılda faiz artış döneminin sonuna gelineceği yönündedir. Bu çerçevede emtia fiyatlarına ilişkin olarak beklentiler 2024’te de ağırlıklı olarak düşüşe işaret etmektedir. Enflasyonun ana sorun olmaktan çıkmasıyla birlikte, önümüzdeki yılın başında değilse bile en azından ikinci yarısında, ekonomik büyümelerde tekrar canlanma dönemine girilebileceği beklenebilir. Buna bağlı olarak dünya ticaret hacminin de yeni yılda daha canlı olması muhtemeldir. Öte yandan IMF gibi kurumlar ekonomik hızlanmanın her ülkede eşit ve simetrik olmayacağını, örneğin başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın daha hızlı bir ivmelenme sergileyeceğini, ABD ve Çin’de ise bu sürecin görece daha yavaş işleyeceğini öngörmektedir. Ancak Rusya-Ukrayna ve Ortadoğu’daki politik gerilim / savaş ortamının ne şekilde gelişeceği ve tüm ekonomik gelişmeleri nasıl etkileyeceği önemli bir risk faktörü olarak akılda tutulmalıdır.

BENZER MAKALELER

POPÜLER MAKALELER